Sessiz Haykırış

0
6767

Dün akşam Vodafone Park ‘ta kadınlarımızın sessiz çığlıkları haykırdı. ‘Futbol erkek işi’ denilen, ‘Kadınlar ofsaytı bilmez’ denilen, ‘Evde çocuk bakmak yerine maça geliyor’ denilen bir mecrada, tam da yeriydi bu haykırışın aslında.

Ünzile olduk, Emine Bulut olduk, Şule Çet olduk…

Fiziksel şiddet gördük, psikolojik şiddet gördük, öldük, yaralandık, bazen canımızı zor kurtardık, bazen de dillerden düşmeyen o namusumuzu..

Aldandık, aldatıldık, pes etmedik, sevmeye devam ettik. Kimimiz tecavüzcüsünden olan çocuğu doğurduğu zaman o çocuğun gözlerinde buldu sevgiyi, kimimiz de şeflerinden, müdürlerinden gördüğü tüm ‘mobbing’ e rağmen başarıyı yakaladığında.

Kimi zaman erkek egemen tribünlerde olduk meraklı bakışlara rağmen, kimi zaman ‘erkek işi’ dedikleri işlerin başındaydık ‘elimizin hamuru’ nu bir kenara bırakarak.

Bir kadın ne ister diye kitaplar yazıldı bizlere sorulmadan. Erkekler bunun kararını verdi. “Kadın büyük taşlı pırlanta ister” dendi. “Kadın iyi bir eş bulup kendisine baksın ister, evde oturup çocuk bakmak ister” dendi. “Kadın sürekli konuşmak ister” dendi.

Hepsi kocaman bir yalandı. Bir kere bize sorulsaydı eğer sadece var olmak istediğimizi söyleyecektik oysa. Varolmamıza engel olan eşimiz ile hayatlarımızı ayırdığımızda, yaşamak isterdik. Sonra Kırıkkale’ de bir kadının son sözleri kazındı hafızamıza..

“Ölmek istemiyorum”

Ölmek istemiyorduk, ölmeyi hakedecek hiç birşey yapmamıştık, aksine bir cana hayat vermiştik. Hayat verdiğimiz can “Anne lütfen ölme” diye bağırmasın istiyorduk.

Biz sadece yaşamak istiyorduk bu coğrafyada. Kendisinden daha zayıf gördüğü bir canlının öldürülmesini istemiyorduk sadece. Çocuklarımız ilk karnelerini bize gösterebilsinler, ilk aşklarını bize anlatabilsinler, ilk maaşıyla bize kahve ısmarlayabilsinler istiyorduk.

Dün sessiz çığlıklar haykırdı Vodafone Park ‘ta. Sessizdik çünkü yanımızdaki yavrularımıza neye tepki gösterdiğimizi bile anlatamadık.